Nermin Yıldırım’ın Ev Kitabı
Geçenlerde Nermin Yıldırım’ın Ev kitabını elime aldım ve bir kez daha fark ettim ki bazı kitaplar, okurken değil, bitirdikten sonra kalıcı oluyor. Ev, tam da öyle bir kitap: İnsan ilişkilerini, yalnızlığı, aidiyet duygusunu ve hayatta kalma mücadelemizi öyle doğal ve içten bir dille anlatıyor ki, karakterlerin dünyasına kendinizi kaptırmamak imkânsız.
Kitaptan birkaç alıntı paylaşmak istiyorum; çünkü bu sözler insanın zihninde uzun süre dönüp duruyor
Ev, sadece içinde yaşadığımız dört duvar değil; çocukluğumuzun kokusunu, ilk aşkımızın heyecanını, kaybettiklerimizin sessiz çığlıklarını, bazen de yalnızlığımızın derin sessizliğini taşır. Bir evde yaşamak demek, sadece barınmak değil; tüm geçmişin, tüm anıların ve belki de geleceğe dair umutların bir araya geldiği bir yerin parçası olmaktır.
Bu cümle beni özellikle düşündürdü: Evimizi sadece bir bina olarak mı görüyoruz, yoksa içimizde biriktirdiğimiz anılar ve hislerle şekillenen bir yer olarak mı? Yıldırım, karakterlerin evlerine dair bakış açıları üzerinden aslında insanın kendi iç dünyasına dair ipuçları veriyor.
Bir diğer uzun alıntı ise şöyle
“Bazen insanın evine değil, evin insanına ihtiyacı vardır. Duvarlar sizi korur ama yalnızlığınızla baş başa bırakır; mobilyalar sizi sıcak tutar ama kucaklamaz; pencereler dünyayı gösterir ama içindeki boşluğu doldurmaz. Gerçek ev, paylaştığınız sevgiyi, güveni ve birlikte büyüdüğünüz anılarıyla var olur. Ve bazen, en soğuk kış gecelerinde bile, tek bir kişinin varlığı tüm evi sıcacık yapar.”
bu cümle! Hem gülümsetiyor hem de hafifçe hüzünlendiriyor. Çünkü bazen gerçekten bir mekân değil, orada sevdiklerimiz ve birlikte yaşadıklarımızdır bize huzur veren.
Kitabın dili öyle akıcı ki, sanki bir arkadaşınız size hikâyelerini anlatıyor gibi hissediyorsunuz. Karakterlerin iç dünyaları küçük detaylarla öyle güzel aktarılıyor ki; bir kahve kokusu, bir yağmur sesi veya pencereden görünen manzara bile karakterin ruh halini anlatmak için kullanılıyor:
Evini terk eden birinin içi de hep biraz boş kalır. Gitmek, bir kapıyı kapatmak kadar kolay görünse de, ardında bıraktığınız anılar, konuşmadığınız kelimeler ve bir daha geri dönemeyeceğiniz günler, her adımda sizinle gelir. Eviniz değişebilir, insanlar değişebilir, ama içinizde bıraktığı boşluk hep orada kalır.
Bu cümle insanı düşündürüyor; ev sadece bir yapı değil, yaşadığımız duygular, hatıralar ve kayıplarla bütünleşiyor. Yıldırım bunu öyle doğal bir şekilde aktarıyor ki, okuyucu hem karakterlerle empati kuruyor hem de kendi hayatına dair farkındalık kazanıyor.
Ev kitabı, okurken sakinleştiren ama bitirdiğinizde düşündüren bir kitap. Okuduktan sonra insan kendi evine, hatıralarına ve sevdiklerine biraz daha dikkatli bakıyor. Bazen fark etmeden aldığımız sıradan anlar, aslında hayatımızın en değerli parçaları olabiliyor; işte kitap tam da bunu hissettiriyor.
Son söz: Eğer duyguların ve mekanın iç içe geçtiği, düşündüren ve içe işleyen bir kitap okumak istiyorsanız, Nermin Yıldırım’ın Ev kitabını mutlaka deneyin. Okurken sohbet eder gibi hissediyorsunuz, bitirdiğinizde ise kendi hayatınıza dair bir ayna buluyorsunuz. Ve inanın, bu aynada göreceğiniz güzellikler sizi hem motive edecek hem de yüzünüzü gülümsetecek
Yorumlar
Yorum Gönder