Fesatlık Üzerine Birkaç Kelam
Fesatlık Üzerine Birkaç Kelam…
İnsan bazen düşünüyor; fesatlık gerçekten doğuştan mı geliyor, yoksa zamanla mı öğreniliyor? Ben herkese içtenlikle “hayırlı olsun” diyen, biri bir şey aldığında kendi almışım gibi sevinen biriyim. Hele birisi bir iş kurduysa, bir kapı açtıysa… Sanki o dükkân benimmiş gibi mutlu olurum. Çünkü sevincin çoğalması güzel bir şey.
Biz de yıllarca çalışanlara kadın erkek demeden, ayrım yapmadan hakkı neyse onu ödedik. Herkes emeğinin karşılığını aldı, mutlu oldu, teşekkür etti. “Sizinle her zaman çalışırız” dediler. Zaten çoğu zaman yoğun işleri biz yaptık; gece gündüz, az uykuyla çalışarak.
Ama insan bir şey alınca, bir iş tutunca, hele biraz yol yapınca… Akraba milleti hemen gözüne batıyor. Bu gerçekten insanın canını sıkıyor. O yüzden artık her şeyi satıp akrabalardan uzak, başka bir ilçede yeni bir düzen kurmayı düşünmeye başladık.
Bazen gerçekten insanlardan değil, fesatlıktan kaçmak gerekiyor. Çünkü fesat olanın içi karanlık, niyeti bozuk olunca sen ne kadar iyi olursan ol, yine de batıyorsun onlara. O yüzden en güzeli; kendi yolunu çizmek, kendi huzurunu kurmak ve gereksiz akraba kalabalığından uzak durmak.


Yorumlar
Yorum Gönder