Kimi için lüks arabaya binmek mutluluktur, kimi için küçük bir motosikletle yolda rüzgâr hissetmektir. :) Aa sen nasıl binersin buna?”

 İmkanın var, gücün yerinde, istersen lüks bir araba da kullanırsın, son model bir motosiklete de… Ama sen daha sade bir aracı tercih ettiğinde, bazı insanların yüzünde beliren o şaşkın ifade hiç değişmez:

“Aa sen nasıl binersin buna?”


Sanki tercihlerimizi başkalarının onayına sunmak zorundaymışız gibi.

Sanki bir araca binmek değil, bir sahneye çıkıp seyirciye performans sergilemek zorundaymışız gibi.


Oysa işin özü çok basit:

Ben neye binmek istiyorsam, ona binerim.

Canım ne istiyorsa onu seçerim. Ekonomik, pratik, sevdiğim, içimin rahat ettiği neyse onu kullanırım. Bu kadar.


Ama bazı insanlar var ki, kendileri rahat vermedikleri gibi, başkasının rahatlığını da kabullenemiyorlar.

“İmkanın var niye daha iyisini almıyorsun?”

Sanki hayatımızı başkalarının gözüne göre şekillendireceğiz.


Gerçekte ise mesele çok başka.

Bir insan isterse en lüks arabaya biner, isterse basit bir bisiklete…

İsterse motosiklet kullanır rüzgârı hisseder, isterse toplu taşımaya biner insanlar arasında nefes alır.

Bu tercihler, kişinin karakteriyle, tarzıyla, değerleriyle, rahatlık anlayışıyla ilgilidir. Başkasıyla değil.


Bence asıl lüks, kendi seçimlerini özgürce yapabilmek.

Kimin ne dediğine bakmadan, içinin huzur duyduğu aracı kullanabilmek.


Ve ben şuna inanıyorum:

Bir insanı gerçekten tanımak için markasına değil, hayata bakışına bakmak gerekir.


Kimi için lüks arabaya binmek mutluluktur, kimi için küçük bir motosikletle yolda rüzgâr hissetmektir.

İkisi de doğrudur.

Çünkü doğru olan tek bir şey vardır: Kendi seçimin.

Yorumlar

Popüler Yayınlar